'Devekuşu'nun bir bacağı artık
yok
Mizah ve tiyatro denilince 80 dönemlerinin akıllara gelen bir kaç ismi
vardı. Ben o dönemlere yetişemedim belki ama izlediğim VCD'lerle yakaladım o çağı. Devekuşu Kabare
ile Zeki Alasya-Metin Akpınar sahnelerde fırtınalar estirirken, rahmetli Nejat Uygur, Levent Kırca,
Ferhan Şensoy da kendi tarzlarıyla büyük işlere imza atıyorlardı. Hepsinin damaklarda bıraktığı tat
bir başkaydı ama kalıcıydı.
Efsanelerin tek tek sahneden indiği bu
zamanlarda tiyatronun o tozlu yolları iyice yalnızlığa sürüklenmeye başladı. Tiyatro tozunu o eski
ahşapa serpen kurucuları cennet bahçelerinden sahnelere taşınıyordu çünkü. Geçtiğimiz yıl Nejat
Uygur ile yıkılırken kahkahalarımız bugün de Zeki Alasya ile söndü bir nebze
daha.
Hafızalara kazınan, birinin adı söylenince diğerinin adı
otomatik olarak dillerden dökülen bir ikiliydi onlar. Zeki Alasya ve Metin Akpınar. Hayalleri,
emekleri uğruna yıllarca ter dökmüşlerdi tiyatro sahnelerinde ve Yeşilçam'da. Devekuşu Kabare'yi
kurmuşlardı iki sıkı dost. Devekuşları gibi kafayı kuma gömüp olanları görmemek değil, her şeyi ince
mizah anlayışıyla sahnelerden yansıtmaktı amaçları. Nitekim çok da başarılı oldular bu
maceralarında. Yasaklar, Deliler, Beyoğlu Beyoğlu, Dün Bugün, Reklamlar, Aşk Olsun gibi oyunlarla ne
güzel anlatmışlardı o dönemleri. Onlarca tiyatro aşığını da dahil etmişlerdi Devekuşu maceralarında
sahnelere. İnsanlar tiyatro oyunlarından çok Yeşilçam'da tanıdı etle tırnak gibi ayrılmaz ikiliyi.
Zekiiiiii Metiiiiinn bağırışları kulaklarda yer etti. 1992 yılında kapattıkları Devekuşu
maceralarına Yeşilçam yoluyla devam etme kararı almışlardı. Tiyatro aşkları içlerinde kor kor
yanarken düzenin dalgalı ve akıntılı sularına kapılmak zorunda kalmışlardı. Nitekim sinemada da
unutulmaz işlere imza attılar.
80'ler, 90'lar, 2000'ler herkes
tanıyordu bu muhteşem ikiliyi. Tek bir vücut gibi yer etmişlerdi Türk halkında. Hatta bir ara
aralarının bozuk olduğu haberi çıkınca tüm halk yasa boğulmuştuk. Nasıl ki Leyla ile Mecnun, Kerem
ile Aslı bir aşk efsanesiyse, onlar da bizim için dostluk efsanesiydi. Dostluk teriminin dağları
delip yıllara meydan okuduğu bir masallardı bizim için. Tabi ki bu üzüntümüz çok sürmedi çünkü onlar
mıknatısın iki kutbu gibiydi. Uzaklaşmaya çalışsalar da birbirlerinin çekimine karşı duramıyorlardı.
Son olarak bir reklam filminde çıktılar karşımıza ve sıcaklıklarıyla kalplere su serptiler yine.
Zeki Alasya, Küçük Ağa'da büyük bir ağa rolüyle jübilesini yaptı tv
ekranlarında.
Ve bugün o talihsiz haber geldiğinde sadece Metin
Akpınar değil, ben ve benim gibi düşünen herkes de bir yarısını kaybetmiş gibi hissetti. Kimsenin
ayıramaz dediği o örnek ikiliyi ölüm ayırmıştı maalesef.
Onların
birbirlerine doğru koştukları ve sımsıkı sarıldıkları sahneler aklıma
geldi.
Fırsat varken koşup sarılmalıyız biz de dostlarımıza,
sevdiklerimize...